Başarı, birçok kişi için genel bir tanıma sahip ve kolay üstlenilebilirken, bazı kişiler içinse içselleştirilmesi zor bir kavramdır. Günümüzde, geçmişe baktığında başarılarını kendi başarısı olarak göremeyen, tamamen şans veya tesadüf eseri başına geldiğini düşünen birçok kişiye rastlıyoruz. Bu durum dönemsel olabildiği gibi, bir kişilik yapısına da dönüşebilir ve kişi başarılarının somut kanıtları olmasına rağmen, gerçekleştirdiği başarıyı sahiplenmez, kendini yetersiz hisseder. Başarıyı hak etmediğini, bunun şans veya dış etkenlerden kaynaklandığını düşünerek kendi düşünceleriyle başarısını sabote eder.
Bu durumu daha somut örnekler üzerinden görelim;
-Ödül aldım ama başka kimse olmadığı için bu ödülü bana verdiler.
-Sınavdan yüksek not aldım çünkü o sınavda şansım yüksekti.
-İşte terfi aldım çünkü şirkette başka eleman yoktu ve beni o pozisyona almak zorunda kaldılar.
-Birçok kişinin giremediği okula kabul edildim çünkü şansım yaver gitti. Yakında benim bu okulu hak etmediğimi anlayacaklar.
- Her ne kadar iyi biliyormuş gibi görünsem de bir konuda kesinlik bildiren cümleler kurmamalıyım. “Bence” veya “benim fikrim” dersem bir gün temelde bilmediğimi anladıklarında “ben sadece fikrimi söylemiştim” diyebilirim.
-Şimdi beni işimde uzman sanıyorlar, ama bir gün mutlaka ne kadar yetersiz olduğumu anlayacaklar ve beni kovacaklar.
Kişi, hayatında ‘başarı’ olarak adlandırılabilecek durumları elde ederken, bunu hak etmediğini ve bir gün mutlaka başkaları tarafından anlaşılacağını düşünür. Kendini bir nevi sahtekar olarak algılar. Bu duruma literatürde “Impostor Sendromu” adının verilmektedir. Fakat bu duruma “sendrom” adını vermek, bu düşünce yapısına bozukluk veya hastalıkmış gibi bakılmasına sebep olabilir. Hatta kişinin bu durumla baş etmeye çalışmak yerine, kendini ‘impostor sendromlu’ kalıbının içine koyması, durumun içinden çıkmasını da bir o kadar zorlaştırır. Bu yüzden bu duruma 'sendrom' demektense üzerinde çalışılarak bu düşünce kalıplarının zihinden uzaklaştırılabileceğini söylemek daha olumlu bir yaklaşım olacaktır.
Kusurluluk ve başarısızlık temalarının tetiklediği bu düşünceler uzun süredir devam ediyorsa ve kişi kendi başına veya çevresinden aldığı tavsiyelerle çözüm bulamıyorsa, bir uzmandan yardım alması önerilir. Bu düşüncelerin zihinde sağlıklı cümlelere dönüşerek kişinin kendi başarılarını ve yapabilirliklerini görmesi, yaptıklarının hakkını vermesi; kişisel gelişimi, hayattaki varlığı ve duruşu için de büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden bu düşünce problemi hafife alınmamalı ve bireysel çözüm bulunamıyorsa mutlaka bir klinik psikologdan yardım alınmalıdır.
Comments